İşletmenin aile temelli oluşu, içerdiği yapısal özellikler sebebiyle bazı dezavantajları da beraberinde getirmektedir. Yukarıda avantaj olarak değinilmiş olan bazı özelliklerin, zaman zaman dezavantajlara da dönüşebildiği görülmektedir.
Nepotizm (Akrabaların Kayırılması): Nepotizm yani akrabaların ve tanıdıkların kayırılması, yetenek, performans ve eğitim gibi kriterlerin yerini kan bağının almasına denmektedir. Personel seçimi, maaş belirleme ve maaş artışlarının belirlenmesi, terfi gibi konularda kararlar alınırken kişilerin eğitim, yetkinlik, yetenek ve performanslarının değerlendirilmesi yerine aile bağları , aile üyelerine yakınlıklarının değerlendirme kriteri olarak öne çıkması, aile şirketlerinin en büyük dezavantajlarından bir tanesidir. Böyle bir yaklaşım, hem şirketin yetkin iç gücünü dışarıdan edinmesine ve işletme körlüğünün önüne geçilmesine engel olmakta, aileden olmayan şirket çalışanları için huzursuzluk yaratıp, güvensiz bir ortam yaratılmasına ve adil yönetim anlayışının zedelenmesine zemin hazırlayabilir.
Aile bireyleri arasında yaşanan rekabet de işletmenin geleceğini tehlikeye sokabilecek bir başka unsurdur. İşletme yönetiminde bulunan aile üyeleri arasındaki anlaşmazlıklar, birbirleri ile yarışmaları, güç ve kontrol konusunda çıkan kavgalar, görüş ayrılıkları temelli konuların kişisel çatışmalara dönüşmesi, iş yükü ve ücretlendirmede yaşandığına inanılan adaletsizlik bu sorunlar arasında sayılabilir.
Değişime Karşı Direnç: Günümüz değişen koşulları, teknolojik yenilikleri ve farklı bir sürü gelişmeyi de beraberinde getirmektedir. Gelişimin en önemli noktası ise, yeniliği arama, elde etme, gelişime ve değişime açık olmak olduğu söylenebilir. Aile şirketlerinde yaşanabilecek dezavantajlardan bir tanesi de yaşanan bu değişimlere karşı oluşabilecek dirençtir. Tutuculuk ve mevcut durumu koruma arzusu, yıllardır süre gelen yönetim ve işleyiş anlayışlarını değiştirmek istememek sebebi ile değişim süreci aile üyeleri tarafından korku ile karşılanabilir ve risk almaktan çekinmeye sebep olabilir. Bu geleneksel ve tutucu tavır, şirketleri risk almaktan geri tuttuğu için bir sürü fırsatı değerlendiremezler. Bu anlayışın arkasında geçmiş deneyimlerden elde edilen başarıların yattığını söylemek de mümkündür. Şirketin eski yöneticileri ki çoğu zaman büyük baba ve baba figürlerinin uyguladığı ve başarı getirmiş örneklerin hala kabul gördüğü ve bu yolla devam edilerek başarının sağlanacağı inancı da aile şirketlerini yenliklere karşı dirençli hale getirmektedir.
Merkeziyetçi Yönetim Anlayışı: Aile şirketlerinde yönetim belli bir kişi ya da kişi grubunun elinde toplanmıştır. Tepe yönetimdeki kişilerin yetki devrine sıcak bakmadıkları gözlemlenmektedir. Yetkinin devredilmesi başka bir deyişle sorumlulukların paylaşılması güç ve prestij kaybı ile ilişkilendirilmektedir. Bu da yeni neslin gelişimini yavaşlatmaktadır. Bu durum yönetim devri konusunda da problemlere sebep olmaktadır. Şirketin bir sonraki dönemde kime devredileceği konusunda yöneticilerin çocuklarına güvenmemesi, hangi çocuğa öncelik verileceğinin belirlenmesindeki zorluklar, yönetimde farklı iki yönetici bulunuyor ise hangi aile çocuklarının yönetimde rol alacağının belirlenmesi ve aile üyeleri arasında yaşanabilecek aile içi rekabet bu problemlerin başında gelmektedir.
Yetki ve Sorumlulukların Açık Şekilde Belirlenememesi: Aile şirketlerinde yetki ve sorumlulukların yazılı olarak açık ve net şekilde belirlenememiş olması, kişilerin hangi işi hangi çerçevede yapacağını bilmemesine sebep olmaktadır. Bu da işlerin işleyişinde, sorumlulukların belirlenmesinde ve kişilerin hangi kararları alırken kime danışacakları konusunda karışıklıklara sebep olabilmektedir. İş tanımlarının net olmayışından da kaynaklanan bu durum, şirkette çalışan ve aile dışından olan kişilerin kimin yönetimine bağlı olduklarını bilmelerini zorlaştırmakta, bu da şirket içerisinde koordinasyon eksikliğinin yaşanmasına sebep olmaktadır.
Aile ve İş Kavramlarının, İş ve Aile Dengelerinin Birbirine Karışması : Aile şirketlerinde yaşanabilecek en büyük sorunlardan bir tanesi aile ve iş ilişkilerinin birbirine karıştırılmasıdır. Aileler duygusal temelli ilişkilerden oluşurken, şirketlerde rasyonalite ön plandadır. Eğer yönetici konumundaki aile üyesi ve diğer üyeler, şirket içerisinde de aile içerisindeki rollerini sürdürme eğilimi gösterirlerse, bu şirketler için karmaşa ve sorunlar oluşturabilir. Rol çatışması olarak nitelendirilen bu durumda, aile fertlerinin iş rollerini ve aile üyesi rollerini birbirine karıştırması çatışmalara zemin oluşturmaktadır. Bir diğer konu ise iş ve aile yaşamı dengelerinin sağlanamamasıdır. Aile üyesinin işine fazlaca zaman ayırması, ailesine yeterince zaman ayırmayarak, iş yaşamını aile yaşamına taşıması sonucu ortaya çıkan bu durum, kişinin eşi ve çocukları ile olan ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Ayrıca, çocukların baba figürünün işi bu denli öne koyması ve kendisine yeterli zaman ayıramamasına tepki olarak işe ve şirkete karşı olumsuz duygular beslemesi tehlikesi ihtimali de bulunabilmektedir.
Bir cevap yazın